FETVALAR

SORU:

Demokrasiyi iki yönden incelemeliyiz. Birincisi, yöneticilerin iş başına gelme ve gitme şeklini belirleme açısından. İkincisi de hüküm koyma açısından. Birinci şeklin İslami açıdan mahzuru şu anda bilinmemektedir. Ama ikinci unsurda kim neye göre hüküm koyacaktır? Bu İslami açıdan önemlidir. Zira demokraside temel kıstas vahiy değildir. Demokrasi, belli bir kişinin veya zümrenin kendi menfaati ve çıkarı doğrultusunda istediği bir hükmü bir şekilde parlamentonun hükmü gibi ya da çoğunluğun hükmü gibi parlamentoda kabul ettirebilmesi olayıdır. Bu tür hüküm verme olayı eski zamanlarda bir takım cansız varlıklara, kişi ve konseylere veriliyordu. Bu şekilde de toplumları istedikleri gibi ilahları adına yönetiyorlardı. Bu gün ise bu olay daha da kurumsallaşmış, kamufle edilmiş ve halk adına idare ediliyormuş görüntüsü verilmektedir. Türkiye’de ve dünyada parlamentoların nasıl belirlendiğini ve nasıl kararlar aldığını biliyoruz. Hocam fetvanızı bu ikinci açıdan yeniden değerlendirmenizi rica ederim.

Tarih: 23 Şubat 2010

CEVAP:

Her insan, elindeki imkânlar ölçüsünde sorumlu olur. Yöneticileri seçme hakkınız varsa bunu en iyisinden yana kullanmanız gerekir. Çünkü yapabileceğiniz başka bir şey yoktur.

Seçildiyseniz ve hüküm koyma mevkiindeyseniz, yine gücünüze göre hareket edersiniz. Eğer hüküm koyacak kadar gücünüz varsa onu inançlarınız doğrultusunda kullanırsınız. Eğer yoksa bu defa doğruları tebliğ etmekle yetinirsiniz, çünkü yapabileceğiniz ancak o kadardır.

Demokrasi ile ilgili duyduğunuz endişeler her türlü sistem için de duyulabilir. Şu ayeti bir kez daha hatırlayalım:

“Allah kimseye gücünün üstünde bir yük yüklemez.” (Bakara, 2/286)

Dolayısıyla yapmamız gereken şey, içinde bulunduğumuz şartları en iyi şekilde değerlendirmekten ibarettir.


Etiketler: