SORU:
Geçen gün internette Abdülaziz Bayındır Bey'in bir konuşmasını dinledim. Meallerde çelişki olduğuna örnek vermek için iki ayet gösterdi. Nisâ sûresi 26. ayetinin mealinin İbrahim sûresi (14) 4. ayet ile çeliştiğini açıkladı. Çelişkinin sebebini ise Arapça "şey" kelimesinin "irade" ile aynı anlamda olmamasına ve bundan dolayı Türkçeye yanlış çevrilmesine bağladı. Peki, bu durumda Hûd (11) sûresi 34. ayeti nasıl anlayacağız? “Eğer Allah sizi azdırmak istiyorsa ben size öğüt vermek istesem de öğüdüm size fayda vermez…” Ayetin metninden de göreceğiniz gibi burada “irade” kelimesi kullanılmış. Bu ayet Nisâ 26 ile çelişmiyor mu?
Tarih: 01 Temmuz 2011
CEVAP:
Hûd sûresinin 34. ayeti ve tarafımızdan yapılan meali şöyledir:
وَلاَ يَنفَعُكُمْ نُصْحِي إِنْ أَرَدتُّ أَنْ أَنصَحَ لَكُمْ إِن كَانَ اللّهُ يُرِيدُ أَن يُغْوِيَكُمْ هُوَ رَبُّكُمْ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
“Sizin iyiliğiniz için ne kadar gayret edersem edeyim, Allah yoldan çıkışınızı onaylamışsa bu gayretlerimin size bir faydası olmaz. O, sizin Rabbinizdir. Onun huzurunu çıkarılacaksınız.”
Buradaki “irade” fiili, Yasin sûresinin son ayetinde bahsedilen irâde-i tekvîniyye kısmına girer. O ayette Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَنْ يَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
“Bir şeyi irade ettiğinde yaptığı, sadece ona “ol” demektir; sonra o şey oluşur.” (Yasin, 36/82)
Buna göre irade ikiye ayrılır; birincisi “istek”, ikincisi “kararlılık”tır.
Şu ayet, Allah’ın “istek” anlamındaki iradesini gösterir.
وَاللَّهُ يُرِيدُ أَنْ يَتُوبَ عَلَيْكُمْ وَيُرِيدُ الَّذِينَ يَتَّبِعُونَ الشَّهَوَاتِ أَنْ تَمِيلُوا مَيْلًا عَظِيمًا
“Allah sizin tevbenizi kabul etmek ister; arzularının peşine takılanlar da büyük bir sapıklığa düşmenizi isterler.” (Nisâ, 4/27)
Allah’ın istek anlamındaki iradesi yerine gelmeyebilir. Ama karar anlamındaki iradesi kesin olarak yerine gelir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
إِنَّ رَبَّكَ فَعَّالٌ لِمَا يُرِيدُ
“Senin rabbin irade ettiği şeyi yapar.” (Hûd, 11/107)
www.fetva.net/yazili-fetvalar/kuranda-gecen-sae-ve-erade-filleri-istemek-manasina-mi-gelir.html
Hûd sûresinin 34. ayetindeki irade fiili de Allah’ın kararını yansıtmaktadır. Bu yüzden biz mealde “Allah yoldan çıkışınızı onaylamışsa” ifadesini kullandık. Allah’ın, kulun yoldan çıkışını onaylaması, uzunca bir sürecin sonu, dönüşü olmayan yolun başlangıcı, tevbenin fayda vermediği andır. Yüce Allah, kula her türlü imkânı verir. Kul için doğru yol ve diğer yollar ortaya konur. Ancak kul, doğru yola girmeme hususunda ısrarcı davranır ve bu tavır artık onun fıtratını bozarsa kul kendi yolunu seçmiş olur. Yüce Allah, bu yoldan çıkışı onayladığında -ki kul bunu kendisi seçmiştir- artık kulun yapacağı bir şey kalmaz. Bu, tüm uyarılara rağmen, bilerek, yıllarca sigara içtiği için ciğerleri iflas eden ve hayatta kalması için artık yapılabilecek bir şey olmayan hasta gibidir.
İrade ve meşiet kelimeleri hakkında geniş bilgi için lütfen aşağıdaki linkte bulunan yazıyı okuyunuz:
www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/kuranda-irade-sey-ve-fitrat.html