FETVALAR

SORU:

Çanakkale Zaferinin yıl dönümü olması hasebi ile bazı hikâyeler anlatılıyor. Şöyle ki: Savaşta bir Türk subayı “Yetiş ya Muhammed kitabın gidiyor!” diye bağırması, Peygamberimizin savaşa geldiğini bir Hindistanlı âlimin kalp gözü ile gördüğünü söylemeleri, bir subayın şehit okurken “Ne zahmet ettiniz ya Resulallah” demesi... Bu tür anlatımlar halkın ve hatta birçok hocaların nezdinde kabul görmüş. Bu da beni tereddüde düşürüyor. Acaba bizim mi atladığımız yer var? Yardım makamının sadece Allah olduğu ayetlerde apaçık iken bu tür şeylerin bir şanlı tarih olarak anlatılmasının sebebini gerçekten anlayamıyorum. Yoksa dediğim gibi bizim mi atladığımız yer var?

Tarih: 17 Mart 2012

CEVAP:

Resûlullâh aleyhissalâtu vesselâm’ın ve şehitlerin savaşlara katılması mümkün değildir. Fakat Allah Teâlâ kendi kurallarına uyan kullarının yardımına meleklerini gönderir.  Konu ile ilgili olarak Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Siz güvenlik zaafına düşmüşken bile Allah, Bedir’de yardımıyla sizi zafere ulaştırdı. Öyleyse Allah’tan çekinerek kendinizi koruyun ki O’na karşı görevinizi yerine getiresiniz.

O gün müminlere şöyle diyordun: Allah’ın, inen üç bin melekle yardım etmesi size yetmez mi?

Yeter tabii. Ama koruma tedbirlerinizi alarak sabırlı davranırsanız onlar da bu hırsla üzerinize gelirlerse Rabbiniz size, onların peşlerini bırakmayan beş bin melekle destek verecektir.

Allah bu desteği, sadece bir zafer müjdesi olsun ve kalpleriniz yatışsın diye verir. Yoksa zafer, yalnızca Allah katındandır. O üstündür, doğru kararlar verir.” (Âl-i İmrân, 3/123-126)

“O gün Rabbinizden yardım istiyordunuz. O da ‘Bir biri ardınca bin melek ile size destek veriyorum’ diye cevap vermişti.

Allah bunu size, sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz yatışsın diye yapmıştı. Yoksa zafer, sadece Allah katındandır. Allah güçlüdür, doğru kararlar verir.

O gün güven içinde sizi uykuya daldırmış, sizi arındırmak, sizden şeytanın pisliğini gidermek, kalplerinizi birbirine bağlamak ve ayaklarınızı yere sağlam bastırmak için üzerinize gökten yağmur yağdırmıştı.

O gün meleklere de şunu vahyediyordu: Ben sizinle beraberim, kâfirlerin yüreklerine korku salacağım. Siz de müminleri cesaretlendirin. Öyleyse (ey müminler!) onların boyunlarının üstüne ve parmak uçlarına vurun!” (Enfâl, 8/9-12)

Yukarıdaki ayetlerden net bir şekilde anlaşıldığına göre Allah Teâlâ melekleri, kâfirleri öldürsünler diye değil; müminler için müjde olsun ve kalpleri yatışsın diye göndermiştir. Bedir savaşında müşriklerin sayısı binden azdı. Gelen bin melek onların boyunlarına ve parmak uçlarına vursaydı hiçbir müşrik ayakta kalamazdı. Bu sebeple ayetteki “boyunlarının üstüne ve parmak uçlarına vurun” emri meleklere değil, Müslümanlara verilmiştir. Dolayısıyla melekler, mücahitler gibi elde kılıçla savaşmamış; fakat yanlarında bulunmaları sebebiyle müminlere moral, müjde ve güven sağlamışlardır.

Ayrıca “Yetiş ya Muhammed! Kitabın gidiyor.” sözü şirktir. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Allah ile aranıza koyup yardım istedikleriniz de sizin gibi kullardır. Samimi iseniz seslenin de size cevap versinler. Ayakları mı var ki yürüsünler. Elleri mi var ki tutsunlar. Gözleri mi var ki görsünler. Kulakları mı var ki işitsinler. De ki: ‘Çağırın ortaklarınızı, sonra bana tuzak kurun, hiç göz açtırmayın. Benim velim, bu Kitabı indiren Allah’tır. O, iyilere velilik eder.  Allah ile aranıza koyup yardıma çağırdıklarınız size yardım etmek şöyle dursun, kendilerine bile yardım edemezler.” (A’râf, 7/194-197)

“Belki yardımları dokunur diye Allah ile aralarına ilahlar koyup onlara tutundular. Onlar, aracılar için hazır asker oldukları halde, aracıların onlara yardıma güçleri yetmez.” (Yâsin, 36/74-75)

“Kendileri için bir güç olsun diye, Allah ile aralarına koydukları ilahlara tutundular. Aksine onlar bu kişilerin kulluğunu tanımayacak ve onlarla ters düşeceklerdir.” (Meryem, 19/81-82)


Etiketler: