FETVALAR

SORU:

Kur’an okumak veya ona dokunmak için abdestli olmak şart mıdır?

Tarih: 25 Ocak 2016

CEVAP:

Kur’an-ı Kerim okumak, dinlemek veya ona dokunmak için abdest almak şart değildir! Abdestin tarif edildiği Mâide suresi 6. ayete ve “sahih” hadislere göre abdest, Kur’an okumak veya ona dokunmak için değil; namaz kılmak için şarttır. Birçok fıkıh ve ilmihal kitabında yazan “Kur’an’a abdestsiz dokunulmaz” hükmü “zayıf” rivayetlere dayanmaktadır.1

DİPNOT
1
Kur’an’a abdestsiz dokunulamayacağına dair delil olarak ileri sürülen hadislerin sahih olup olmadıkları konusunda geniş bilgi için lütfen bkz: Mustafa Hocaoğlu, “Hayızlı-Cünüp Kimseler Ve Kur’an Tilaveti”, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: 28, Yıl: 2008, s: 11-30. Erişim: http://isamveri.org/pdfdrg/D00036/2008_28/2008_28_HOCAOGLUM.pdf


Böylesine önemli bir konuda zayıf hadislerle amel edilerek helal veya haram belirlenemez.

Kur’an okunacağı zaman ne yapılması gerektiği ile alakalı olarak Allah Teâlâ müstakil bir ayet indirmiş, şöyle buyurmuştur:

“Kur’an okuyacağın zaman, kovulmuş/taşlanmış şeytandan Allah’a sığın.” (Nahl, 16/98)

Görüldüğü gibi Kur’an okunacağı zaman şeytandan Allah’a sığınmak haricinde herhangi bir emir bulunmamaktadır.

Kur’an’a abdestsiz olarak dokunulamayacağını ileri sürenler Ona tertemiz kılınanlardan başkası dokun(a)maz.(Vâkıa, 56/79) ayetini delil getirir, tertemiz kılınanlar ifadesi ile de abdestli olanların kast edildiğini öne sürerler. Halbuki ayetin öncesi ve sonrası dikkatli bir şekilde okunduğunda orada Kur’an’a abdestsiz dokunulamayacağından değil, başka bir şeyden bahsedildiği görülmektedir. İlgili ayetler şöyledir:

Hayır! O yıldızların mevkilerine (bulundukları yere) yemin ederim ki -eğer bilseniz bu pek büyük bir yemindir- şüphesiz bu, korunmuş bir kitapta bulunan değerli bir Kurandır. Ona tertemiz kılınanlardan başkası dokun(a)maz. Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. (Vâkıa, 56/75-80)

Bağlamıyla birlikte okunduğunda 79. ayette şu an elimizde bulunan mushaflardan değil; müfessirlerden Fahreddîn er-Râzî’nin de isabetle belirttiği gibi 2

DİPNOT
2
Fahreddîn er-Râzî, et-Tefsîru’l-Kebîr, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, 3. Bs., Beyrut, 1999, c: 10, s: 430-431.


Levh-i Mahfûz’da kayıtlı bulunan ana metinden bahsedildiği anlaşılmaktadır. Aşağıdaki ayetler de bunu göstermektedir:

Doğrusu sana vahyedilen bu Kitap, Levh-i Mahfûzda bulunan şanlı bir Kurandır. (Burûc, 85/21-22)

Ayetlerde aslı Levh-i Mahfûz’da olduğu belirtilen Kur’an’a sadece tertemiz kılınanların yani meleklerin3

DİPNOT
3
Ayette geçen mutahharûn, Arapça ism-i mef’ul kalıbında bir kelime olup “temizlenmiş, temiz tutulmuş, temiz kılınmış” manalarına gelmektedir. O ayetlerde “melekler” lafzı açık bir şekilde zikredilmemekte; fakat ayetin öncesi ve sonrasına bakıldığında mutahhar kelimesi ile meleklerin kastedildiği anlaşılmaktadır.


dokunabileceği4

DİPNOT
4
Meleklerin Levh-i Mahfûz’a “dokunabilmeleri” o kaynakla irtibat kurmaları ve bu hususta kendilerine verilmiş görevler bulunduğu anlamındadır. Yani Kur’an’ın Hz. Peygamber’e iletilmesinde meleklerden başkasının rolü yoktur ve müşriklerin iddia ettikleri gibi Kur’an şair veya kahin sözü değildir. Bu açıklama için bkz: Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2008, c: 5, s: 229


belirtilmiştir ki sahabeden Abdullah İbn Abbâs, tâbîînden Said b. Cübeyr ve İkrime bu görüşte oldukları gibi5

DİPNOT
5
Önde gelen erken dönem müfessirlerinden Taberî (ö: 310 h.)’nin, bu ayetle ilgili birkaç farklı görüşe yer vermesine rağmen Kur’an’a ancak abdestlilerin dokunabileceğini söyleyen hiçbir kimseden bahsetmemiş olması oldukça dikkat çekicidir. Bkz: İbn Cerîr et-Taberî, Câmiu’l-Beyân fî Te’vîli’l-Kur’ân, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, c: 11, s: 659-661.


İmam Mâturîdî de tefsirinde bu anlayışı tercih etmiştir.6

DİPNOT
6
Ebû Mansûr el-Mâturîdî, Te’vîlâtu’l-Kur’an, Tahkîk, Muhammed Masum Vanlıoğlu, Dâru’l-Mîzân, İstanbul, 2009, c: 14, s: 321-322.


Zira ayette geçen lâ yemessuhû (لَا يَمَسُّهُ) ibaresi, “ona dokunmasın” anlamında bir nehiy yani yasaklama değil; “ona dokunamaz” anlamında nefiy yani olumsuzluk bildiren bir ifadedir.

Ayrıca Arap dili kurallarına göre eğer ifade nehiy cümlesi olsaydı i’râb, elimizdeki mushaflarda olduğu şekliyle lâ yemessuhû değil de lâ yemseshu (لَا يَمْسَسْهُ) veya lâ yemessehû (لَا يَمَسَّهُ) şeklinde olurdu.

Görüldüğü gibi ayetlerden gelenekte yaygın olarak söylenegeldiği gibi Kur’an’a abdestsiz dokunulmaz hükmünü çıkarmak Arap dili kuralları açısından da mümkün değildir.

Meseleye rivayetler açısından bakıldığında da durum aslında bundan farklı değildir. Mesela Abdullah İbn Abbâs’tan gelen rivâyete göre, bir defasında Resûlullâh tuvalet ihtiyacını giderip gelmiş, tam kendisi için hazırlanan yemeğe oturacakken oradakiler: “Abdest almak için sana su getirelim mi Ya Resûlallâh?” demişler, bunun üzerine O şöyle buyurmuştur:

“(Hayır!) Bana sadece namaza kalktığım zaman abdest almam emredildi!”7

DİPNOT
7
Tirmizî, Et’ime, 40; Ebû Dâvûd, Et’ime, 11. Hadisin Sahîh-i Müslim‘de geçen şekli şöyledir: Resûlullâh tuvalete gitmişti. Döndüğünde de ona yemek hazırlanmıştı. Kendisine “Abdest almayacak mısın Ya Resûlallâh?” denilince şöyle cevap verdi: “Niçin? Namaz mı kılacağım ki abdest alayım!” (Müslim, Hayız, 120)


Nebîmiz, “Bana sadece namaza kalktığım zaman abdest almam emredildi” sözüyle: Müminler! Namaza kalktığınız zaman yüzlerinizi ve dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın. Başınızı mesh edin, ayaklarınızı da topuklarınıza kadar…” (Mâide, 5/6) âyet-i kerimesine işaret etmiş ve namaza kalkmanın dışında hiçbir iş için abdest almakla emrolunmadığını ifade buyurmuştur. Eğer Kur’an’a dokunmak için de abdest alınması şart olsaydı O: “Bana sadece namaza kalkacağım ve Kur’an’a dokunacağım/okuyacağım zaman abdest almam emredildi” derdi. 8

DİPNOT
8
Bu konuda lehte ve aleyhte ileri sürülen tüm görüşler ve konuyla ilgili geniş bilgi için lütfen bkz: Hidayet Aydar, “Kur’ân’a Dokunmak ve Abdest Meselesi”, Kur’an Mesajı: İlmi Araştırmalar Dergisi, 1998, cilt: 1, sayı: 4, s. 55-75. Erişim: http://isamveri.org/pdfdrg/D01929/1998_4/1998_4_AYDARH.pdf



KAYNAK: Yahya Şenol, “Bize Soruyorlar”, Kitap ve Hikmet Dergisi, Ocak-Mart 2016, Sayı: 12, s: 98-99.


Etiketler: