SORU:
“Ahir zamanda kocakarı imanına sığının, kocakarı gibi itikat edin.” şeklinde bir hadis var mıdır? Varsa sahihlik derecesi nedir? Bununla ne kastedilmiştir? Cehalet propagandası gibi geldiği için hadisin sahih olması ihtimaline inanmakta zorlanıyorum. Bunun karşıtı olarak, dinde bilginin önemi nedir? İmanda ölçü ne olmalıdır? İnanmakta aklın payı nedir? Körü körüne teslim olarak yapılan iman mı daha hayırlıdır, yoksa sorgulayarak öğrenerek iman etmek mi? Ben, çevrem tarafından her şeyi araştırdığım için çok eleştiriliyorum. Teslimiyetçi olmadığım düşünülüyor. Sürekli bana bilginin önemsiz olduğunu, asıl önemli olanın sorgusuz iman etmek olduğu söyleniyor. Ölçü ne olmalıdır? Kur’an’ın bu konudaki öğretisi nedir?
Tarih: 23 Aralık 2011
CEVAP:
Ulaşabildiğimiz tüm hadis kaynaklarında “îmânu’l-acûze” yani “kocakarı imanı” gibi bir tabire rastlayamadık.
Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde nasıl inanmamız gerektiğini beyan etmiştir. İmanımızın bizi dünya ve ahiret mutluluğuna ulaştıracak şekilde olması için Allah’ın koyduğu ölçülere uygun olması gerekir. İlgili ayetlerin biri şöyledir:
“Müminler o kimselerdir ki Allah anılınca yürekleri titrer, Allah’ın ayetleri okununca, o ayetler onların imanlarını artırır ve yalnız Rablerine güvenip dayanırlar.
Namazlarını kılar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden hayra harcarlar.
Gerçek müminler işte onlardır. Onlar için Rableri katında dereceler, bağışlanma ve değerli rızık vardır.” (Enfâl, 8/2-4).
İslam dininde bilginin önemini anlamak için vahyin ilk olarak “oku” emri ile başlamasının hikmetini düşünmek yeterlidir. Ayrıca Allah Teâlâ, bilgili kişilerin derecesinin yüksek kıldığını beyan buyurmuştur. Bir ayet şöyledir:
“Allah, sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltir.” (Mücâdele, 58/11).
İnsanın bilinçli olarak inanması gerekir. İmanda şüphesizlik yani kesinlik şarttır. Bilinçsiz, körü körüne inanmanın dinimizde yeri yoktur. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Müminler ancak Allah’a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.” (Hucurât, 49 / 15).
İnanan insanın çok derin araştırmalar yapmasa da neye ve niçin inandığının farkını varması yeterlidir. Elbette iman konusunda bilgi çok önemlidir. Ancak İslam’ın genel ilkelerini kabul ettikten sonra Allah’a teslimiyet gerekir. Başka bir deyişle inanmanızı gerektiren delillere ikna olduysanız emirlerin hikmetine vakıf olmanız şart değildir. Şer’î bir emri yerine getirme konusunda “Bunun ne hikmeti var, bana ne yarar getirir?” şeklinde sorgulama yapmadan “Allah böyle emretmiş, imanım gereği yerine getirmem gerekir.” Demek gerekir İşte bu, İslam’dır. Allah şöyle buyuruyor:
“Aralarında hüküm vermesi için Allah’a ve Resulüne davet edildiklerinde müminlerin sözü ancak ‘İşittik ve itaat ettik.’ demeleridir. İşte asıl kurtuluşa erenler bunlardır.” (Nûr, 24 /51).
“Bedevîler ‘İnandık.’ dediler. De ki: ‘Siz iman etmediniz; ama ‘Boyun eğdik.’ deyin. Henüz iman tam olarak kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah’a ve elçisine itaat ederseniz Allah işlerinizden hiçbir şeyi eksiltmez. Çünkü Allah çok bağışlayan ve ikramı bol olandır.” (Hucurât, 49/14).
Mehmet RUZİBAKİ
Benzer soru-cevaplar için lütfen aşağıdaki linkleri tıklayınız:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/imanimiz-akilla-mi-olmalidir.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/suphenin-iman-karsisindaki-konumu-nedir.html