SORU:
Dinimizde nitelikli hırsızlığın ve adam öldürmenin cezası bellidir. Peki, bir kişi diğer bir kişiyi hırsızlığa teşvik etse bunun cezası ne olur? Teşvik eden kişi de el kesme cezası alır mı?
Tarih: 01 Şubat 2013Dinimizde nitelikli hırsızlığın ve adam öldürmenin cezası bellidir. Peki, bir kişi diğer bir kişiyi hırsızlığa teşvik etse bunun cezası ne olur? Teşvik eden kişi de el kesme cezası alır mı?
Tarih: 01 Şubat 2013Suçun işlenmesine katkıda bulunmanın farklı dereceleri vardır ki buna hukuk literatüründe “suça iştirak” adı verilir. Suçun birden çok kişiyle işlenmesi, azmettirme, suçu işlemeye yardım gibi farklı şekillerde suçun oluşmasına katkıda bulunmak, durumuna göre farklı cezai yaptırımlar gerektirir. Mesela adam öldürme suçunda birden çok kişinin fail olarak yer alması suça iştirak eden her biri için kısas cezasının söz konusu olacağı hususunda tüm fakihler fikir birliği içerisindedirler.[1]
Lut (a.s.)’ın eşi hakkındaki “…Çünkü onların başına gelecek azap, onun başına da gelecektir” [2] hükmü , suça iştirak konusunda önemli bir örnektir. İlgili ayetlerde Lut (a.s.)’ın kavminin, eşcinselliği bir yaşam biçimi olarak benimsedikleri,[3] dolayısıyla neslin kısmen de olsa yok olmasıyla sonuçlanan, bir anlamda soykırım suçu işlemeleri sebebiyle cezalandırıldıkları söylenebilir. Lut (a.s.)’ın eşinin cinsiyeti itibariyle diğerleriyle aynı fiili işlemesi mümkün olmadığı halde, muhtemelen suça destek olma, ortam hazırlama ve belki de azmettirme sebebiyle aynı cezaya müstahak olduğu anlaşılmaktadır.
Benzer şekilde nitelikli hırsızlıkla ilgili olarak Hz. Yusuf’un kardeşleri kendilerine yöneltilen “…Ey kervancılar! Siz hırsızsınız” [4] şeklindeki ithamı reddettikleri, dolayısıyla suça iştirak etmedikleri ileriki ayetlerden anlaşılıyor. Ancak hitabın tüm kardeşlere yönelik olarak “Hırsızlar ” şeklinde cemî/çoğul olarak kullanılması dikkat çekicidir. Bu noktadan hareketle diğer kardeşlerin suçsuz olduğunun ortaya çıkmaması şeklindeki bir varsayımla her birisinin suça iştirak etmekle “hırsız” sıfatını alacağı sonucuna ulaşılabilir. Bu konuda farklı değerlendirmeler de bulunmaktadır. Mesela Ebu Hanife’ye göre bir kişi koruma (hırz) altında bulunan bir malı alıp arkadaşına verse o da söz konusu malı koruma altından dışarı çıkarsa her ikisi için de “el kesme” cezası verilmez.[5]
Kur’an’ın ortaya koyduğu ceza belirleme sisteminde altın terazisinde tartma şeklinde nitelenebilecek hassas bir dengenin varlığından söz edebiliriz. Dolayısıyla adil bir ceza tayini için suçun tüm ayrıntılarının bilinmesi gerekir. Suçun belirlenmesinde failin amacı, sıfatı, ihlal edilen haklar, suçun işleniş şekli gibi birden çok kriterin varlığı söz konusu olmaktadır.
Sonuç olarak suça teşvik sözünden kastınız suçun içerisinde doğrudan rol almaksızın sadece sözlü olarak destek verme ise teşvikte bulunan kişinin suçun faili ile aynı konumda olmadığı, dolayısıyla aynı cezayı almayacağı şeklinde bir sonuca varılabilir. Ancak bu durumda da suça uygun bir cezanın belirlenmesi daha detaylı bilgi ve çalışmayı gerektirir. Konu ile ilgili bir ayette yer alan ifadelerle cevap verecek olursak “Kim bir suç işlerse ancak suça uygun/misl bir ceza ile cezalandırılır” [6] çerçevesinde suça uygun bir ceza belirlemek için öncelikle failin “işlediği suçu” görmek gerekir.
HAZIRLAYAN: Suat ERDOĞAN
NOT: Hırsızların ellerin kesilmesi ile ilgili olarak sitemizde bulunan diğer cevaplara aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:
www.fetva.net/yazili-fetvalar/peygamberimiz-doneminde-hirsizlarin-elleri-kesiliyor-muydu.html
www.fetva.net/yazili-fetvalar/bizden-onceki-ummetlerde-de-hirsizlarin-elleri-kesiliyor-muydu.html
[1] İbn Kudâme el-Muğnî, c: 11, s: 490; Vehbe Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî ve Edilletühû, c: 6, s: 235 vd.; Ebu Zehra, el-Cerime, 299; TCK’da da aynı esasların gözetildiği ilgili konudaki tanımdan anlaşılmaktadır: “Suçun kanunî tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.” TCK, Md. 37
[2] Hûd, 11/81. Ayrıca bkz. A’râf, 7/83.
[3] Bkz. A’râf, 7/81, 82; Hicr, 15/70, 71, 72.
[4] Yusuf, 12/70.
[5] Kâsânî, Bedâiu’s-Sanâi‘, c: 7, s: 66.
[6] En’âm, 6/160.
Etiketler: