SORU:
Fıkıh ve usul-ü fıkıh kitaplarında "kaza, edâ'yı âmir olan delilin bir gereğidir." İbaresi yer almaktadır. Yani bir şeyi/ibadeti vaktinde yapmayı gerektiren emir, zamanında eda edilmemiş bu görevin kazasını da gerektirir. Bu doğru değil midir? Kaza namazı konusu çerçevesinde bir açıklama yapar mısınız?
Tarih: 18 Ağustos 2009
CEVAP:
Kuran’da namazın vakitle sınırlandırılmış olması (“Namaz inananlara vakitleri belirlenmiş olarak farz kılınmıştır.” Nisa, 4/103), kazanın edayı âmir olan bir delilin gereği olmasına manidir. Bu durumda namazın muvakkat olma (vakitle sınırlı olma) özelliği kaldırılmış olur.
Nisa suresinin 101, 102 ve 103. ayetleri dikkatli bir şekilde okunduğunda Allah Teâlâ’nın savaş esnasında 1 rekât da olsa kılınarak asla namazın terkine müsaade etmediği görülür. Bunun sebebi ise yukarıda da belirtildiği gibi namazın vakitle sınırlı bir ibadet olmasıdır (Nisa, 4/103). Demek ki uyuma ve unutma hali dışında insanın başının en sıkışık olacağı savaş esnasında bile vakti dışında kılınmasına izin verilmeyen namaz, mazeretsiz yere terk edildiğinde kaza edilemez.