SORU:
İbrahim sûresinin 4. ayetine siz diğer meallerden farklı bir meal veriyorsunuz. Acaba eski alimlerden bu ayeti şimdiye kadar sizin gibi anlayan hiç kimse çıkmamış mı?
Tarih: 08 Şubat 2013İbrahim sûresinin 4. ayetine siz diğer meallerden farklı bir meal veriyorsunuz. Acaba eski alimlerden bu ayeti şimdiye kadar sizin gibi anlayan hiç kimse çıkmamış mı?
Tarih: 08 Şubat 2013İbrahim sûresi 4. ayet ve bu ayete bizim verdiğimiz meal şöyledir:
وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ إِلَّا بِلِسَانِ قَوْمِهِ لِيُبَيِّنَ لَهُمْ فَيُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
“Biz, her resulü kendi toplumunun dili ile gönderdik ki onlara açık açık anlatsın. Bundan sonra Allah, sapıklığı tercih edeni sapık sayar, hidayeti tercih edeni de yoluna kabul eder. Güçlü olan o, doğru karar veren odur.” (İbrahim, 14/4)
Ayete bu meal verdikten yaklaşık 8 sene sonra İmam Mâturîdî’nin de aynı meali verdiğini büyük bir memnuniyetle tespit ettik. Hicri 333 (miladi: 944) yılında vefat etmiş olan Mâturîdî’nin İbrahim 4. ayet ile ilgili tefsiri şöyledir:
لِيُبَيِّنَ لَهُمْ فَيُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ : أي يضلُّ اللّهُ مَن آثر سبب الضلال و يهدي مَن آثر سبب الذي به يهتدي ، يهدي ذلك. وقال قائلون: فيضلُّ اللّهُ مَن يَشَاء وَيَهْدِي مَن يَشَاء، هذا حكم الله أن يضل المكذبين و يهدي المصدقين. لكن الوجه فيه ما ذكرنا بدءً أنه يضل من آثر سبب الضلال ويهدي من يشاء، أي من آثر سبب الإهتداء.
“Allah, dalâlet yolunu tercih edeni saptırır, hidayet yolunu tercih edeni de hidayete erdirir. Bazıları (فَيُضِلُّ اللَّهُ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ) ayeti için “Bu, Allah’ın tekzip edenleri saptırması, tasdik edenleri de hidayete erdirmesine dair hükmüdür” demişlerdir. Fakat doğrusu, bizim dediğimizdir. Yani Allah, dalalet sebebini (yolunu) tercih edeni saptırır, hidayet sebebini (yolunu) tercih edeni de hidayete erdirir.” (Ebû Mansûr Muhammed b. Muhammed el-Mâturîdî, Te’vîlâtü’l-Kur’ân, Thk: Hatice Boynukalın, Dâru’l-Mîzân, İstanbul, 2006, c: 7, s: 458.)
Hicri 425 yılında vefat etmiş olan Râgıp el-İsfehânî, bu ayet başta olmak üzere birçok ayette geçen “şâe” (شاء) fiiline birçok kelam âliminin “erâde” (اراد) yani istedi manası verdiklerini söylemiştir. (Bkz: Râgıp el-İsfehânî, el-Müfredât, ş-y-e mad) Demek ki, 333. yılında vefat eden ve bir kelamcı olan İmam Mâturîdî, Râgıp’ın bahsettiği kelamcılardan değilmiş. Fakat daha sonra gelen Mâturîdî kelamcılarının, İmam Mâturîdî’nin aksine bu kelimeye “irâde” yani “isteme” manası vermeleri gerçekten çok şaşırtıcı ve ibret vericidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nca yayınlanan Kur’an mealinde ayete verilen anlam şöyledir:
“Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah’ın emirlerini) iyice açıklasın. Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
Diyanet Vakfı’nın ayete verdiği meal ise şöyledir:
“(Allah’ın emirlerini) onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık Allah dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. Çünkü O, güç ve hikmet sahibidir.”
Yine Diyanet’in çıkardığı Kur’an Yolu Tefsiri’nde ayete şöyle meal verilmiştir:
“İstisnasız her peygamberi kendi kavminin diliyle gönderdik ki onlara açık açık anlatsın; bundan sonra Allah dilediğini sapkınlık içerisinde bırakır, dilediğini de doğru yola iletir. O, güçlüdür, hikmet sahibidir.”
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın meali de şöyledir:
“Ve biz her gönderdiğimiz Resul’ü ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki onlara iyi beyan etsin sonra da Allah dilediğini dalâlette bırakır, dilediğini de hidayete erdirir, ve öyle Aziz Hakim O.”
Allah dilediğini yola getirip dilediğini saptıracaksa neden elçi göndersin? Bu durumda elçinin, o toplumun dili ile açıklama yapmasının ne anlamı olur? Böyle anlamsız bir iş “doğru karar veren” Allah’a yakıştırılabilir mi? İçinde ciddi çelişkiler olan ifadeler, Allah’ın sözü olabilir mi?
Hanefiler kendilerini Mâturîdî mezhebine mensup sayarlar. Görüldüğü gibi tarih içinde mezheplerin, ciddi anlamda ana çizgiden uzaklaştırılması Kur’an meallerini bile anlamsız hale getirebilmiştir.
Bu konuyla ilgili geniş bilgi edinmek isteyenlere aşağıdaki linkte bulunan “Kur’an’da İrade, Şey ve Fıtrat” başlıklı yazımızı okumalarını tavsiye ederiz:
www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/kuranda-irade-sey-ve-fitrat.html
Etiketler: