FETVALAR

SORU:

Bazı topluluklarda ve cemaatlerde göze çarpan bir takım inanışlar ve anlayışlar var. Mesela, benim şeyhim Peygamber Efendimizden tayin edilmiştir, deniliyor... Şeyhin veya liderin resmine rabıta kurma gibi uygulamalar görülüyor... Şeyh efendi tartışılmaz, şeyh efendi hata yapmaz, diyenler bulunuyor... “Sadece Allah’tan dilekte bulunmak ve yardım istemek” gerekirken yatırlarda ve türbelerde medfun kişilerden dilek dilemekten tutun da, şeyhlerden kurtuluş ve yardım istemeye kadar davranışlar müşahede ediliyor. Örnekleri daha da çoğaltabiliriz... Böylesi anlayışları ve inanışları genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizce bu görüşler neden ileri geliyor ve nereden kaynaklanıyor?

Tarih: 21 Ağustos 2009

CEVAP:

Bir kimsenin Peygamber Efendimiz tarafından tayin edilmesi söz konusu olamaz. İlk halifeyi dahi tayin etmemiş olan Hz. Peygamber tutup da herhangi bir kimseyi şeyh olarak tayin etmez. Hz. Peygamber bu dünyadan ayrılmış, bize Kur’an-ı Kerim’i ve kendi sünnetini bırakmıştır. Bunlara uyanlar hak yolda, uymayanlar da sapıklıktadır.

Şeyhin resmine rabıta kurmak gibi uygulamalar Şeriatın en ağır yasağı kapsamına girer. Putperestlik böyle başlamıştır. Çünkü rabıtayı bir gönül bağı, bir sevgi bağı şeklinde değil, şu şekilde tarif etmektedirler. “Rabıta; bir müridin, mürşid-i kâmilinin ruhâniyetiyle beraber, suretini kalp gözünün önüne getirerek hayal etmesi ve kalbiyle ondan yardım istemesinden ibarettir.” Allah ile kulun arasında şeyhin ruhaniyeti ne arıyor? Neden şeyh, müritlerinin Allah’ın ayetlerini düşünmelerini değil de kendini düşünmelerini istiyor. Yoksa Allah’ın dinini alet edinerek insanları kendine mi davet ediyor?

“Şeyh efendi tartışılmaz, şeyh efendi hata yapmaz” deniyor. Hz. Peygamber’in dahi hata yaptığı Kur’an ayetleriyle sabitken, şeyhin hata yapmayacağını söylemenin Kur’an’a açıkça aykırı olacağı şüphesizdir. Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin bizim gibi bir insan olduğunu açıkça vurgulamıştır:

“De ki, «Ben başka değil, sizin gibi bir beşerim. Sizin ilahınızın yalnızca bir tek ilah olduğu bana vahyedilmektedir»” (Kehf 18/110)

“Peygamberleri onlara demiştir ki; «Biz sizin gibi bir beşerden başkası değiliz ki.” (İbrahim, 14/11)

“Ölülerden dilek dilemek veya şeyhlerin manevi yardımını istemek”

Ölülerden dilek dilemek ancak müşriklerin yapabileceği bir iştir. Bizim ölülere bir hayrımız dokunabilir ama onların bizim için yapabilecekleri bir şey yoktur.

Şeyhlerin manevi yardımı, bize öğretmenlik yaparak öğretecekleri doğru bilgiler ve verebilecekleri nasihatler dışında olmaz. Darda kalmış kişiler, “ Ya falan!” “Ya filan!” diye bazı şeyhleri, bazı din büyüklerini yardıma çağırıyorlar ki bu da Kur’an-ı kerimin çok sayıda ayetine açıkça aykırıdır:

“Darda kalmış kişi çağırdığı zaman onun yardımına kim yetişiyor da sıkıntıyı gideriyor ve sizi yeryüzünün hakimleri yapıyor? Allah ile beraber başka bir tanrı mı var? Ne kadar az düşünüyorsunuz.” (Neml 27/62)

Allah’ın her şeye gücü yeter, ama biz aciziz. Dolayısıyla bütün isteklerimizi Allah’tan istememiz gerekir. Çünkü Allah’ın onaylamadığı bir istek, bir başkası tarafından da yerine getirilemez. Zaten Allah’tan başka tanrı edinme, bazı konularda manevi yardım görme ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Bu sebeple Kur’an-ı Kerim böyle davranışları şirk sayar. Bir ayet-i kerimede şöyle buyurulmuştur:

“Belki kendilerine yardımları dokunur diye Allah’tan başka tanrılar edindiler. Ama onların yardıma güçleri yetmez. Oysaki kendileri onlar için hazır askerdirler.” (Yasin 36/74-75)


Etiketler: